21 Şubat 2016 Pazar

Gölbaşı - Trysa Mezar Anıtı’nda Kentaurlar

Kentauros ya da daha çok bilinen adıyla Kentaur belden yukarısı insan, aşağısı at olan, Mezopotamya kökenli karışık* yaratıklardandır. İlk olarak I. Ur Sülalesi Dönemi’nde (M.Ö. 2500-2350) ve Akad Dönemi’nde (M.Ö. 2350-2150) boğa-kentaurlar yanı sıra, Kassitler zamanında (M.Ö. 16 - 12. yüzyıl) Babil sınır taşları -kudurru- ile kanatlı, konik şapkalı ve kılıçlı olarak bir antilopu yakalarken silindir mühürler üzerinde görülür. Ayrıca Mitanni etkileriyle Orta Asur Dönemi’ndeki mühürlerde tasvirleri vardır. Kanatsız aslan gövdeli Urmahlullû Ninova’da Asurbanipal’in sarayındaki banyoyu kötü ruhlardan koruyucu görevini üstlenir. Gövdenin aslan olması sfenkse de yakındır ama sfenks kanatlı ve genellikle kadın başlıdır. Mezopotamya’da tasvirlerine rastlanan fantastik yaratıklardan Kentaur sonraki yüzyıllarda Suriye, Fenike, Anadolu, Girit - Miken ve özellikle Yunan sanatlarında çok karşılaşılan bir figür olur. Yakın Doğu ve Anadolu uygarlıkları etkili stilde -Orientalizan- M.Ö. 720’lerden itibaren en çok vazolarda, tapınak frizlerinde, altın levhalarda, bronz eşyalarda yer alan Kentauros çoğunlukla at bacaklarına sahiptir ama ön bacaklarının insan bacağı gibi gösterildiği örnekler de vardır.

7. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Kentauros Yunan’da Babil sınır taşları üzerindekilere benzeyen Doğu ikonografisiyle uyarlanır. Zamanla ana motif geliştirilerek mitlerle bağlantılı biçimde yeni bir stile ulaşılır. Yunan mitolojisinde Kentaurosların Herakles, Peleus ve Lapithlerle ilgili efsaneleri vardır. Ölümsüz şifacı, eğitmen, bilge ve yardımsever Kheiron ile insancıl ve misafirperver Pholos diğerlerinden farklıdır. Irmak tanrısı Peneios soyundan gelen ve Theseus’un dostu olan Teselyalı Lapithler ile İksion soyundan gelen Kentauroslar arasındaki savaşlara Kentauromakhi denir. Lapithlerden Peirithoos kral olunca akrabaları ve komşuları Kentauroslar da pay isterler. Reddedilince aralarındaki ilk savaş başlar. Bir süre sonra anlaşma sağlanır. Lapith kralı Peirithoos, Hippodameia ile evleneceği düğüne Kentaurosları çağırır. Şarap içen Kentauroslar sarhoş olurlar ve kadınlara sataşıp gelini kaçırmaya kalkışırlar. Lapithlerle aralarında korkunç bir çatışma yaşanır. Düğünün davetlilerinden Atinalı kahraman Theseus, Lapithlere yardım eder ve gelini kurtarır. Sonunda Lapithler çiğ et yiyen, yabani, kaba ve azgın tabiatlı bu Kentaurosları öldürürler, kalanları da kentten kovarlar. Kentauromakhi Yunan sanatçılarının en çok tercih ettiği konulardandır.


Kaş-Demre yolu üzerindeki Davazlar Köyü’ne 1 km uzaklıktaki, kalıntıları 550 metre uzunluğunda ve 150 metre genişliğinde bir alanı kaplayan, Likya şehir devletlerinden Trysa’nın kuzey-doğu ucundaki Gölbaşı Mezar Anıtı -Temenos, Heroon**- M.Ö. 420-410 tarihlidir. 20 Aralık 1841 yılında Alman coğrafyacı Julius A. Schönborn tarafından keşfedilen yapı denizden 866 metre yükseklikteki, 22 x 26 metrelik bir alanın ortasında kayalardan oyulan lahit ve onu çevreleyen üç metrelik duvarlardan oluşur. Likya kültürünün bir parçası olan tapınak şeklindeki anıt, çevrelendiği duvarın kabartmalı friz bloklarıyla ve başka lahitlerle birlikte 1882-84 yılında Avusturyalı arkeolog Otto Benndorf tarafından parça parça Viyana’ya taşınır.*** Geriye sadece avlu duvarına ait taşın bir bölümü kalır. 

Klasik Dönem’in en önemli kabartmalı yapılarından olan mezar anıtının kapısının üst kısmında Pers modellerindeki gibi kanatlı dört boğa protomunun altlarına koltukta oturan erkekler, içtekilerin altlarına ise arkalarında kızları bulunan kadınlar denk gelir. Kapı lentosunun iç yüzeyinde görünümüyle ölüleri ve uyuyanları koruyan, cinleri uzaklaştıran, Mısır’ın müzik ve dans tanrısı Bes’i simgeleyen müzik aleti çalarak dans eden cüceler; kapı sövelerinde ise dansçılar bulunur. Duvarların içe bakan yüzeyleriyle, güney tarafın dış yüzeylerinin iki sıra halindeki friz bloklarında Likya kralı Belleropontes, Amazonlarla savaşlar, Meleagros’un Kalydon avı, Yediler’in Thebai’a düzenlediği seferler, Yunan kahramanları Theseus, Perseus, Odysseus gibi konular resimsel bir hikâye anlatımıyla birbirini takip eder.

Anıtın doğu duvarında, kuzeydoğu duvarının iç ve güney duvarının dış alt frizinde Kentauromakhi sahnelerine yer verilir. Efsaneye uygun olarak ilkel ve kavgacı at adamların hepsi sakallıdır, boyunlarından bağlı hayvan postu giyerler ve hareket halindedirler. Ölçüsüz davranışları nedeniyle çıkan kargaşada, ellerindeki ağaç kütüğüyle, taşla, dalla veya amfora ile saldırırlar. Kalkanları, kılıç, balta ve mızraklarıyla gösterilen Lapithler, Kentaurosları kuyruğundan veya kafasından yakalarlar. Etraftaki kayalıklardan ve keçilerden olayın dışarıda geçtiği anlaşılır.


Doğu duvarından üzeri aşınmış ve çatlak bir friz bloğunda Lapith yere düşmüştür, Kentaurosun ön ayakları onun üzerindedir. Lapith bir eliyle yerden güç alırken diğeriyle ön tarafının ayrıntıları seçilemeyen ve kuyruğu havaya kalkmış Kentaurosun başını tutar. Güneydeki dış frizde kadınların da yer aldığı düğün sahnelerinde içki kaplarıyla dövüşen Kentauroslar dikkat çeker. Kentauroslardan biri ellerini havaya kaldırmış yardım isteyen, gelin Hippodameia’yı belinden kavrayıp kaçırmaya çalışırken; omuzlarından sarkan kıvrımlı pelerini dalgalanarak uçuşan Theseus kafasını tuttuğu Kentaurosa taşla vurmak üzeredir. Sahnenin sağındaki diğer figür –Peirithoos?- sola doğru adım atıp elindeki mızrağı savurur pozisyonda önden gösterilir. Onun da kuşaklı giysisi üzerindeki bol kıvrımlı pelerini kollarından aşağıya doğru iner.
 
Güney duvarından bir başka friz bloğunda Kentaurosların Lapithlerden Kaineus’u toprağa gömme sahnesi vardır. Ortadaki cesur Kaineus her iki tarafında amfora ve ağaç dallarıyla ona saldıran at adamlara karşı kalkanıyla kendini savunur. Aslan postlu Kentauroslar ön ayaklarını dizleri üzerine çökmüş Kaineus’un üzerine kaldırır. Bu sahne Yunan vazo resimlerinde ve kabartmalarında çok sık işlenmiştir. Aynı duvardan başka bir blokta iki Lapith arasında kalan yine ön ayakları havaya kalkık haldeki Kentauros elindeki amforayla bu kez korunmaya çalışır.

Kuzey ve doğu tarafındaki Kentauromakhi sahnelerinde anıtın diğer kabartmalarına oranla figürler daha az, kompozisyon düzenlemesi farklı ve derinlik daha alçaktır.  Sahnenin içeriği, figür sayısı, blokların yüksekliği önceden tasarlanmıştır. Çarpışmalarda şiddet dikkati çeker. Hareketsiz figürlerde bile ince elbiselerin dalgalanmaları ve kıvrımları klasik özelliği yansıtır. Taş üzerinde ustalıkla şekillendirilen ve özenle işlenen zengin ve karmaşık konulu kabartmalarda Yunan, Likya, Mısır ve Doğu tarzları bir arada görülür. Yunanlılar mezar anıtlarını değil dini anıtları mitolojik konularla süslerlerdi. Tabur halinde dizili askerler, asimetrik blok yerleşimi, konuların çeşitliliği ve Ksanthos’tan 1840 yılında bu kez İngilizler tarafından kaçırılan ve sadece kaidesinin bırakıldığı muhteşem Nereidler Anıtı’ndaki (M.Ö. 380) gibi, çift sıra friz bloğu Mezopotamya ve Geç Hitit orthostatlarındaki düzenlemeyle örtüşür. Doğu’dan ve Batı’dan etkiler taşısa da tapınak mezar Anadolu’ya özgü bölgesel Likya sanatı unsurlarına sahiptir.
 

Notlar:

* Kökenlerinde yer ile gök arasında tanrı habercisi ve koruyucu göreviyle iyi veya felakete sürükleyici, hayat düzenini bozan kötü demonlar olan mücadele edilmesi zor güçlü varlıklardır. Evrenin kuruluş mitolojisiyle de ilgilidirler. Mezopotamya’da M.Ö. 3. binden sonra ortaya çıkmışlardır.
** Temenos: etrafı duvarlarla çevrili bir ya da daha fazla tapınağı ya da dinsel yapıyı içine alan kutsal alan. Heroon ise Batılı araştırmacıların tercih ettiği bir terimdir. Yüceltilmiş kahramanların öldükten sonra onurlarına inşa edilen yapı anlamına gelir. Fahri Işık Trysa’daki yapının heroon değil, Anadolu geleneğinde -Hitit/Luvi- ölen kralın veya beyin tanrısallaştığına uygun olarak temenos veya tapınak tipli mezar olduğunu belirtir.
*** 19. yüzyılda ne yazık ki Anadolu’daki ve o zaman Osmanlı toprakları olan Suriye ve Irak’taki pek çok antik kent talan edilip bulunan eşsiz eserler Avrupa’daki müzelere taşınmıştır.


Kaynaklar:

 
1- Akurgal, Ekrem, The Art Of Greece, its origins in the Mediterranean and Near East, Crown Publishers, New York, 1968
2- Black, J., Gods, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia, British Museum Publications, London, 1992
3- Boysal, Y., Grek Klasik Devir Heykeltıraşlığı, TTK Yayını, Ankara, 1966
4- Esin, Ufuk, 2. Bin Yılda Anadolu Sanatında Karışık, Varlıklar, 1956, İstanbul Üniversitesi, Prehistorya ve Arkeoloji Bölümü, Lisans Tezi
5- Işık, Fahri, Anadolu Lykia Uygarlığı, Lykia’nın “Hellenleşmesi” Görüşüne Eleştirel Bir Yaklaşım, Anadolu / Anatolia 36, 2010, s: 65-125
6- Landskron, Alice, Zur komposition der friese auf der nord- und ostseite des Heroons von Trysa; “Trysa Heroonu'nun Kuzey ve Doğu yüzlerindeki Frizin kompozisyonu üzerine düşünceler”; Suna - İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırmaları Enstitüsü, Adalya, 2011, (14), s: 31-56
7- Oberleitner, Wolfgang, Das Heroon von Trysa - Ein lykisches Fürstengrab des 4.Jh.n.Chr.; Antike Welt, Sondernummer; 25. Jahrgang, 1994
8- Ogan, Jale, Yunan Devrinde Küçük Asya Sanatı, 3. T.T. Kongresi, Kongreye Sunulan Tebliğler, TTK Yayını, IX. Seri,, 3. Sayı, Ankara, 1948
9-  Saltuk, Secda, Arkeoloji Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1993
10- Solmaz, Hayrettin, Yunan Yapılarında Kentaur Motifi, Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, 1950
11- Tulunay, Elif Tül, Thesus ve Kentauromakhi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1986
12- Wiggermann, F. A. M., Mesopotamian Protective Spirits: The Ritual Texts, (Cuneiform Monographs, 1), Groningen: Styx, 1992

Nalan Yılmaz, Gölbaşı - Trysa Mezar Anıtı’nda Kentauromakhi, 18 Şubat 2016, Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfadaki yazının tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License 

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...