25 Kasım 2009 Çarşamba

Hieronymus Bosch'un Fantastik Tasvirleri

Albrecht Dürer’in çağdaşı Hieronymus Bosch (1450-1516) Kuzey Brabant’ta doğar. Üslubunda kendisi gibi ressam olan babasının etkileri olur. Toplumsal bir dengesizliğin ve şeytanlara tapanların olduğu bir bölgede yaşar. Burası büyük kentlerden uzaktadır ve Ortaçağ geleneğini sürdürür. İnsanlar felaketlere karşı dini inançlarını yerine getirirler ama kötü güçlere de eğilimleri vardır. Büyücülerin ve simyacıların da bulunduğu dini karnavallarda ve panayırlarda maskeler takarlar. Cadılar kilise tarafından ölüm cezasına çarptırılıp yakılırlar. Yoksulluk ve hastalıklar yaygındır. Bosch yaşadıklarını, gördüklerini fantastik bir kurguyla ve gizemli bir atmosferle resimlerine aktarır. Rönesans’ın hümanist düşüncesini alır ve insan karakterleriyle ilgilenir. İfade açısından simgeseldir ve eleştiri dilini kullanır. Ayrıntıya önem verir ve mekân araştırmalarından yararlanır. Alışılmadık, yarı insan yarı hayvan biçimli figürleri, düşsel bir mimari ve manzara içinde resmeder.


Son Yargı’ adlı üç kanatlı triptiğin orta panosunda kalabalık bir sahneyle karşılaşırız. “Matta İncili’nde bu konuda şöyle denilmektedir: ‘insanoğlu meleklerle birlikte bütün görkemiyle gelince zaferin tahtı üzerine oturacak. Ve bütün uluslar onun önünde toplanacak. O ise çobanın koyunları keçilerden ayırması gibi onları birbirinden ayıracak, sağına cennetlikleri soluna cehennemlikleri koyacak’*. Bu panoda kırmızı giysili İsa yukarıda gökkuşağı üzerindedir. Sağında Meryem, solunda Vaftizci Yahya, etraflarında ise melekler ve havariler yer alır. Mavi göğe ait figürlerin aydınlık çevresine karşıt olarak daha aşağıda karanlık içinde yangınların olduğu kasvetli bir yerleşim göze çarpar. Ön planda sıcak arka planda soğuk mavilerin kullanıldığı resimdeki hayvansı fantastik varlıkların -şeytan, kötü ruhlar, canavarlar- yanı sıra çıplak insanlar hareket halindedirler.

Günah içindeki insanların cezalandırılmalarına tanık oluruz. Lanetlenmiş çıplak vücutlar sakatlanmış, fırınlarda yakılmış, korkunç vahşete maruz kalmışlardır. İşkence aletleri ve eziyetler sonsuz gibi görünüyor. Ayrıntılı olarak bu kalabalık figür gruplarını incelediğimizde hayret içinde kalırız. Tarifsiz kederler, kâbuslar, acılar insanlığı dört bir yandan sarmıştır ve kurtuluş yok gibidir. Bir yerde oturan şeytan, şişe geçirilmiş kurbanının üzerine uzun saplı bir tavadan bir şeyler dökerken, diğeri tavada kızartır. Kıyma makinası, keskin bıçaklı nesneler görülür. Tüm bunlar sanatçının zihninde canlandırdığı cehennem mutfağını görselleştirdiğini düşündürür. Diğer bir sahnede biçimsiz bir yaratık bir insanı öldürmek üzeredir. Resmin sol kenarındaki bir binanın üzerinde müzik aletleri çalan şeytanlar arasında serenat yapan bir kadın, okla vurulmuş ve bir sopaya bağlı olarak terastan aşağıya asılmış bir adam bulunur. Buradaki cezaların bir kısmı kutsal kitaptaki cehennem bölümündekilere uygundur. Geleneksel olarak kurbağalar, yılanlar ve ejderhalar sürünerek kayaların üzerinden gelip, kurbanların vücutlarının bazı kısımlarını kemirirler. Kafadan bacaklı ve ok saplanmış yumurta biçimli motifler de ortalıkta dolaşırlar.


Bosch’un 'Yeryüzü Zevkleri Bahçesi' altar panosunun sağ kanadında da benzer ‘Cehennem’ tasvirleri vardır. Yangınlar, göklere yükselen alevler ve kargaşayla bütününde boğucu resmin ortasında bir tarafı açık olan ve içine girilebilen tuhaf bir yumurta yer alır. Yumurtanın ağaç benzeri ayakları çamurlu su üzerindeki iki kayığın içindedir. Açık bölümüne dayalı merdivenden insanlar ve şeytanlar çıkarlar. Arkada Bosch’un portresini görürüz. Başı üzerindeki geniş yuvarlak plakada, gayda etrafında kurbanlarıyla dolaşan garip yaratıklar resmedilmiştir. Kahverengi zeminli alt bölümde ise, müzik aletleri ve bir lazımlıkta oturan, kafasında kazan ya da miğfer duran**, kuş başlı bir canavar dikkat çeker. Arka kısmından kara kuşların çıktığı insanı yerken gösterilen bu grifon benzeri karışık varlığın ayakları iki testinin içindedir.

Lazımlığın altından insanlar bir balondan kuyuya düşerler. Lazımlığın dibinde siyah bir köpeğin sarıldığı ölü bir kadın bedeni ve onu almaya çalışan başka bir acayip mahlûk görülür. Cehennemdeki bu olağanüstü figür yoğunluğu ve eylemler, Bosch’un hayal gücünün zenginliğini, ayrıntılardaki ustalığını açığa vurur ama ikonografisini*** çözmeyi de güçleştirir. Her iki triptikteki arka planda yer verilen manzara tipiktir. Manzaralar içerik ve kompozisyon düzeni açısından da Ortaçağ geleneğine bağlıdır. Bosch imgelemiyle geliştirdiği üslubuyla bir karabasan gibi çöken, kaygılandıran durumlara, günahkârların çektiği eziyetlere ve dramatik sonlarına gerçeklik ve düşün birbirine karıştığı ironik bir yaklaşımla biçim vermiştir. Benzeri olmayan üslubu, 20. yüzyılda ekspresyonistleri ve sürrealistleri etkilemiştir.

Notlar:

* Cömert, Bedrettin, Mitoloji ve İkonografi, Hacettepe, Ankara, 1980, s: 115.
** Kazanda Bosch’un atölyesinin yansıması görülür ve bu dönemin sanatında rastlanan bir oyundur. (Gombrich, E. H., Resimde Anlam Sorunu, çev. Uşun Tükel, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1995).
*** Sanat yapıtlarının konuları ve anlamlarıyla ilgilenme, imgelerin tanımlanması, çözümlenmesi ve yorumlanması (Erwin Panofsky)

NALAN YILMAZ, 11 Ağustos 2003, Pazartesi, Hürriyet, Agora

Nalan Yılmaz, Hieronymus Bosch'un Cehennem Sahneleri, 6 Mayıs 2010,  Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...