18 Ekim 2016 Salı

Zarif Basitliğin Yüceliği: Şibumi ve Sakura

http://nalanyilmaz.blogspot.com.tr/2016/04/baltaliman-japon-bahcesinde-sakuralar.html
90'ların sonunda adını sıkça duyduğum bir kitaptı Şibumi. Trevanian takma adlı gizemli yazarın bu kitabını okumaya başlamam epey geç oldu. Popüler olan şeylere bazen kuşkuyla yaklaşıyor insan. Bir de roman seçimi önemli. Boşa vakit kaybetmemek açısından. O yıllarda çok kitap okuyan kız kardeşim kitabı okumuş, etkilenmiş ve hatta bir Go Oyunu satın almıştı.  Ben ise aylar önce elime aldığım kitabın 25-30 sayfadan sonra devamını getiremedim. Oysa biraz daha sabredip Nicholai Hel'in Şanghay'da başlayıp Japonya'da devam eden hikayesinin anlatıldığı yere kadar gelebilseydim elimden bırakamayacağım kesindi. Nitekim dünden beri öyle oldu.  Nicholai Hel'in Japon general Kişikava Takaşi ile -II. Dünya Savaşı yıllarında- olan konuşmaları çok şey içeriyor. Kitabın özetini yazmayacağım çünkü her yerde onunla ilgili bilgiye ulaşmak mümkün. Zaten henüz 200. sayfadayım. Sadece Japon kültüründeki inceliklerin de bir anlamda tanımı olan Şibumi ile ilgili alıntılara yer vereceğim -bunun için kitabın bitmesini bile bekleyemedim :).- Daha önce Japon Kültüründe Sadelik, Ukiyo-e ve Hokusai, Japon Bahçesi, Wabi Sabi ve Ahşap Kapıların Gizemi adlı yazılarımda Japon kültürü ve sanatına değinmiştim...

20 Eylül 2016 Salı

Bauhaus Mobilya Tasarımı

De Stijl’in topluma yönelik estetik görüşü 1919 yılında Walter Gropius tarafından Weimar'da kurulan Bauhaus Okulu tarafından da hayata geçirilir. Bauhaus plastik sanatları bir bütün olarak ele alıp sanatın topluma hizmet etmesi gerektiğini; sanatçı ve zanaatçı arasında fark olmadığını ileri sürer. Usta çırak anlayışıyla yararlı üreticiler yetiştirmeyi amaçlar. Sanat, toplum, endüstri ve el sanatları birlikteliğiyle, insanın tüm yaşantısını içine alan; konuttan en küçük kullanım eşyasına kadar uygulanabilirlik ve işlevsellik önemsenir. Bauhaus ilkelerine göre makine, teknik, endüstri ve seri üretim çağdaş uygarlık için gereklidir. Tasarımcı toplum için ulaşılabilir sanat eseri sağlayabilmelidir.

10 Eylül 2016 Cumartesi

James Ensor'un İronik Resimleri

Varoluşçu sıkıntılarına yanıt aramak için kendini feda ederek resim yapan Vincent Van Gogh, acıyla, hastalıklarla ve ölümlerle dolu yaşamı sanatını da etkileyen Edvard Munch gibi James Ensor da Ekspresyonistlere öncü ressamlardandır. Brüksel Akademisi’nde eğitim gören Belçika’lı Ensor (1860-1949) ilk zamanlar dini ve tarihi konular, sonraki yıllarda empresyonist özellikler gösteren portreler üzerine yoğunlaşır. Yine de yöntemi onlardan farklıdır. Ensor da öncelik nesnede değil ışıktadır. Işık onun için tek ve bölünemeyendir, ressamın ekmeğidir, duyuların kraliçesidir ve aydınlığı getirecek olandır. Çocuğu olmayan sanatçı ışığı kızı olarak tanımlar. Kurucularından biri olduğu yeni sanatsal gelişmeleri teşvik eden avangard grup Brüksel XX’nin diğer sanatçılarıyla belirgin görüş farklıları yaşar. Sanat eleştirmenlerinin sert bir şekilde eleştirdiği grup on yıl sonra dağılır.

Ensor’un çocukluğunda tavan arasında bulduğu maskeler, kuklalar ve babasının dükkânındaki deniz kabukları, egzotik oyuncaklar imgelem gücünün gelişmesinde rol oynar. Yaşadığı kent olan Ostende’nin gündelik yaşamını özellikle baloları, karnavalları, festivalleri ve plajları kalabalık sahnelerle resimlerine aktarır. Gönül gözüyle gören, içe dönük, insanlara ve dünyaya yabancılaşan bir kişi olarak gerçeklerden uzaklaşmayı tercih eder. Resimlerinde, baskılarında ve çizimlerinde koyu renklere ve alaycı mizaha rastlanır. Toplumun yaşam biçimiyle, davranışlarıyla, ikiyüzlülüğüyle acımasızca dalga geçer. Toplumsal sahteliğin simgesi gördüğü çılgın maskelerle yozlaşmayı yansıtır. Bu tutumuyla Rönesans Flaman ressamlarından Bosch’un ve Bruegel’in alay eden geleneğini devam ettirir. 

31 Ağustos 2016 Çarşamba

İznik'te Tarihin İzinde

Bursa iline bağlı ve gölün doğu kıyısında kurulu olan İznik tarihi ve doğal güzellikleri,  dini ve sivil mimari eserleriyle birlikte Osmanlı'da çinicilikte de özel bir yere sahip.  Bitinya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu için önemli bu yerleşim surlarla çevrili. Günümüze kadar ulaşan 5 km uzunluğunda ve 13 m yüksekliğindeki  surların 114 burcu,  4 ana kapısı (İstanbul, Lefke, Yenişehir ve Göl Kapı), 12 tali kapısı var. Roma Dönemine tarihlenen surlar kuşatmalar nedeniyle sürekli tahrip olduğu için onarım görmüş. Bugün İstanbul, Yenişehir ve Göl Kapı araç ve yaya trafiğine açık.

Bizans, Selçuklu ve Osmanlı'nın kısa bir süre başkenti de olan İznik eski adıyla Nikea dikkate değer bir ilçe... Çok sayıda uygarlığın yerleştiği antik kent türbeleri, camileri, kiliseleri, hamamları, surları, tiyatrosu ve diğer yapılarıyla  açık hava müzesini andırır. Altınşehir İznik'e en az bir günü ayırarak gezmek Anadolu'nun kültürel ve tarihi zenginliğini keşfetmek açısından harika bir fırsat.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Romantizm ve Sanat

18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar süren ve edebiyatta, felsefede, sanatta, müzikte görülen Romantizmde yaratıcılık ve bireysellik vurgulanır. Uzak ve ulaşılmaz olanın özlemini duyan Romantikleri gece, alacakaranlık, düşler, doğa, eski uygarlıklardan kalıntılar ve doğaüstü şeyler çeker. Gerçeklikten, toplumsal sorunlardan kaçarak geçmişe, kasvetli, esrarengiz ve gizemli olana* ilgi gösterirler. Özgürlük, yalnızlık, tinsellik, duygular, içe yönelme ve sezgiler önemsenir. Doğa ve insan kaynaşır. Romantik kişi bireyseldir, dâhilere özgü bir tembelliğe sahiptir, kendi varlığında kendini uyumsuz, aykırı biri olarak duyumsar. Duygular ile gerçek dünya arasındaki fark büyüktür. Bütün bu özelliklerden dolayı romantiklerin pek çoğu melankoliktir ve genç yaşta genellikle veremden ölürken bazıları da intihar eder.

Genç dehalardan Novalis gecenin gündüze üstünlüğünden, gizemli karanlıkların ayartıcılığından söz eder. Novalis’e göre: Gizemli yol içe açılandır. Doğa uçsuz bucaksız bir simgedir. Evren insanın içindedir ve insan evrenin sırlarını çözmek için kendine yönelmelidir. İngiliz şair Shelley evrenin ruhu olduğuna inanır. Kederli Alman şair Hölderlin’in şiirlerinde doğaya övgü vardır ve doğanın insanı içinde bulunduğu kuşkulardan, çaresizlik hissinden kurtaracağı belirtilir. Çağın hüznünü yansıtan Chateaubriand kurulu düzeni yadsır. Çalışmalarında yaşama duyduğu kini ve umutsuzluğunu işler. Başka bir romantik Lamartine'in şiirlerinde ise hiçlik ve boşluk duygusu egemendir. Hayatının son dönemlerinde öncekine oranla daha acı bir kederle yazılmış içe kapanık ve dağınık şiirleri vardır. Romantiklerin en yalnızı Gérard de Nerval'dır (1808–1855). Bilgilerinin aşırılığından beynine fazla yüklenme olan ve mistik hezeyan krizlerinin ardından sekiz ay tımarhanede kalan Nerval bu dönemden sonra simyacılığa, parapsikolojiye, metafiziğe, mitolojiye ilgi gösterip bu konuları araştırır. İmkânsız aşkına kavuşamaması hastalığını ilerletir...

31 Temmuz 2016 Pazar

Son Günlerde Blog ve Yazı Yazmak

Bir süredir bloga yazı ekleyemedim. Bunun sebebi son zamanlarda her şeye karşı biraz ilgisiz olmam. Bu da iyi değil tabi devam ederse melankoliye kapılmak mümkün. Sanki dünyada her şey kötüye gidiyor, insanlık bir kaosa ve karanlığa sürükleniyor... Her yerde acılar artıyor... Acımasızlık, zalimlik, vicdansızlık, kötülük, bencillik dünyaya hakim oluyor.  En çok da komşumuz olan ülkedeki iç savaşın neden olduğu korkunç sonuçlar son derece üzücü... O kadar yakınımızda ki... Hayatını kaybedenler, doğup büyüdükleri toprakları terkedip bilinmezliğe yol alanlar... Bir ülke ve vatandaşları parçalandı. Ayrıca ülkemizde de terör örgütünün saldırıları sonucu her gün şehit veriyor ve yine terör örgütlerinin düzenlediği halkı hedef alan dehşetli patlamalarda insanlarımızı kaybediyoruz. Ulusal güvenliğimize yönelik ciddi tehditlerle mücadele ediyoruz. Hepimiz aynı dünyada yaşadığımıza göre uzakta veya yakında felaketlere üzülmemek imkansız. Dünyaya korku yayan olaylara karşı gelecek için umutlu olmak zorlaşıyor. Yine de insanlara, hayvanlara ve doğaya her zaman sevgiyle, iyilikle, vicdanla yaklaşıp tek haklı kendimizmiş gibi davranmadan, kibire kapılmadan, farklı olanı dışlamadan hayata tutunabilmek, evrensel insani değerlere saygı göstermek gerekiyor. Zor zamanlardan geçen güzel ülkem ve dünya için huzur, barış ve sevgi diliyorum...

Aslında bloga yazmaya başlayıp da ilerleyemediğim birkaç yazı taslağı var: Mesela Amasya, Konya, Kaş, Ksanthos, Patara, Letoon, Tlos gezileri, Empresyonizm, Sembolizm, Romantizm, Barbizon Okulu gibi konular... Bakalım -Türkiye ve dünya gündemi hayati konularda böylesine yoğunken- gelecek günlerde yazma ve araştırma isteği bulabilecek miyim?

*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.    Creative Commons License

21 Haziran 2016 Salı

Adımız Miskindir Bizim


Athena - Adımız Miskindir Bizim (Düet: Mazhar Alanson)

Adımız miskindir bizim* / Düşmanımız kindir bizim / Biz kimseye kin tutmayız
Kamu alem birdir bize / Kamu alem birdir bize /
Biz bu dünyadan gider olduk / Kalanlara selam olsun
Bilmeyen ne bilsin bizi / Bilenlere selam olsun

*Yunus Emre'nin 'Biz Kimseye Kin Tutmayız' şiirinden

14 Haziran 2016 Salı

Sudaki Van Gogh

Geleneksel Osmanlı Sanatı olan Ebru'da en sevdiğim ressamlardan biri olan Vincent van Gogh'un resimlerini görmek ne hoş... Video ve çalışma Garip Ay'a ait. 


20 Mayıs 2016 Cuma

Van Gogh Shadow




1. Fishing Boats on the Beach at Saintes-Maries  2. Langlois Bridge at Arles  3. Farmhouse in Provence   
4. White House at Night  5. Still Life 6. Evening The Watch (after Millet) 7. View of Saintes-Maries  
8. Bedroom 9. Factories at Asnieres Seen  10. White House at Night  11. Restaurant 
12. First Steps (after Millet)  13. Self-Portrait

Music: Experience - Ludovico Einaudi

5 Mayıs 2016 Perşembe

Çikolata Aşkına


Çikolata hem de en koyusundan. Dark - bitter - koyu - siyah çikolata. Uzun yıllardır tercih edilen hep koyu çikolata ama zaman içinde yüzde oranı değişti. % 60, % 70, % 72, % 80 derken % 85'te takıldı :). Bu tat iyi geldi hem de ne kadar az şeker o kadar sağlık.  Şeker oranı yüksek her türlü tatlı rahatsızlık verdiği için dışarıdaki pastane tarzı yerlerin ürünleri yerine evde az şekerli veya akçaağaç şurubuyla, hurmayla, pekmezle, balla tatlandırılmış kekler, muffinler, brownieler, pudingler yapmak çok daha iyi...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...