29 Nisan 2011 Cuma

7. yıl Anısına

Ressam Nazmi Yılmaz'ın (22 Ocak 1944 İstanbul - 29 Nisan 2004 İstanbul) 2000 - 2002 yılları arasında yaptığı kağıt üzerine karışık teknik çalışmalarından seçmeler


Nazmi Yılmaz ile ilgili diğer bağlantılar: 

Kadın Ruhunu Resmeden Nazmi Yılmaz
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Sergileri  
Yalnızca Hoş Geçen Saatlerimi Sayarım
Ameliyat
9. Yıl Anısına
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Manzara Resimleri

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

20 Nisan 2011 Çarşamba

Ebru Örnekleri



Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde eğitim görmüş olan Nazan Yılmaz'ın 1996 yılındaki Altın Mikrofon Şarkı Yarışmasında birinci olan bestesi Giz eşliğinde ebru çalışmaları

10 Nisan 2011 Pazar

Osmanlı Hanedanından Bir Ressam: Şehzade Abdülmecid Efendi

15. yüzyıldan itibaren Fatih Sultan Mehmet himayesinde kitap, minyatür, tezhip, hat gibi sanatlar gelişir, saray nakışhanesi kurulur. Nakkaşbaşı Venedik’e eğitime gönderilir. Yabancı sanatçılar sarayda görevlendirilirler. 18. yüzyılda Batı resminin özellikleri ilk olarak minyatürlerde görülmeye başlar. 19. yüzyılla birlikte ise minyatür ve el yazmaların yerini mimariyle bağlantılı duvar ve tuval resmi alır. III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) zamanında kurulan askeri okullarda resim dersleri verilir. İstanbul’a gelen yabancı sanatçılar yağlıboya tablolar, köşk ve sarayların duvarları ve tavanları için resimler yaparlar. II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid (1839-1861) nakkaşları eğitim için Avrupa’ya yollarlar. Adı geçen dört padişah da portrelerini yaptırırlar. Sultan Abdülmecid İbrahim Efendi’den desen dersleri alır. 

19. yüzyıl Osmanlı hanedanının Batı saraylarındaki gibi eğitildiği ama Doğuya ait edebiyatı, müziği, dini de bilen, kültürlü ve sanatsal yönü güçlü aydınların olduğu bir dönem. O zamana kadar devlet işlerinde donanımlı olmakla birlikte sanatçıları koruyan, hattat, şair, müzisyen, kuyumcu padişahlar vardır. Ancak Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve oğlu Şehzade Abdülmecid Efendi resim sanatını hem desteklerler, okumak için sanatçılar gönderirler hem de idari görevlerinin yanında kendileri de desen ve resim yaparak bu alanda başarılı olurlar. Avrupa adetlerini sevmeyen, içki içmeyen Abdülaziz Arapça öğrenir, ney çalar, güreşlere ve ahşap işlerine meraklıdır. Bunların yanı sıra hattattır ve güçlü bir desencidir. Chelebowski, Ayvazovski, Şeker Ahmet Paşa, Gobel Berton yakınlık kurduğu sanatçılardandır. Heykelini yaptıran ve yurtdışına seyahat amaçlı giden ilk padişah olarak da bilinir. Paris, Londra ve Viyana’da sarayları, müzeleri, sergileri gezer. Döndükten sonra Şeker Ahmet Paşa’ya ve Gerome’a Türk ve yabancı sanatçıların tablolarını aldırarak saray koleksiyonu oluşturur. 

22 Mart 2011 Salı

Kaybedenler Kulübü



1997-2003 yılları arasında dinlediğim radyo programından favori listem*.

Kent fm'de Pazartesi, Salı ve Perşembe geceleri 23:00 - 02:00 arası yayındaydı. Birkaç programı kaydetmiştim. Radyolarda daha iyisinin yapıldığını sanmıyorum. Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk'un hem çaldıkları müzik hem de konuşmaları iyiydi gerçekten. Bir dinleyen ya sürekli dinlerdi ya da hiç. Ben programları kaçırmayanlardandım ve genellikle kulaklıkla dinlerdim. 2003'ten sonra takip ettiğim başka radyo programı olmadı. Altıkırbeş yayınlarından aldığım ilk kitap da Nisan 1995 baskılı Paul Klee'nin 'Modern Sanat Üzerine'ydi.

*Favori Listem...

8 Mart 2011 Salı

Terrariums

                                                         
 Camın içindeki minik doğa. Hepsi de harika görünüyor.

21 Şubat 2011 Pazartesi

William Turner'ın Manzaraları

Çağının ötesinde bir sanatçı olan Joseph Mallord William Turner (1775-1851) İngiliz suluboya manzara ressamlarının en büyüklerinden biridir. Mimari çizimleri, gravürleri boyayarak ve Thomas Girtin’in yanında ilk sanat bilgilerini edinerek işe başlayan sanatçı 1789’da Sir Joshua Reynolds’ın başkan olduğu Kraliyet Akademisi’ne girdiğinde 14 yaşındadır. Bir yıl sonra ilk suluboya çalışması Yaz Sergisi’ne kabul edilir. Reynolds, Füssli ve Loutherbourg ile tanışarak fantastik manzara anlayışına yakınlaşır. Bir yandan da Pitoresk yayınlar için kent görünümleri resmeder. Her yıl Avrupa’nın pek çok kentini gezerek topografik çizimler ve taslaklar hazırlar. Suluboya çalışmalarında manzaralar, tarihi ve mitolojik konular, eski kalıntılar, kaleler, köprüler, Gotik kiliseler görülür. Daha sonra bu zarif ve saydam resimlerden yararlanarak tablolarını oluşturur.

Erken dönem yağlıboyalarında 17. yüzyıl Hollanda deniz resmini örnek alır. 1796’da ‘Denizdeki Balıkçılar’ adlı yağlıboyası sergilenir. 1804 yılında kendi galerisini açar. 1807’den itibaren Akademi’de perspektif dersleri verir ama daha çok ışık üzerinde durur. Aynı yıl Claude Lorrain’in ‘Gerçeklik Kitabı’ndan ilham alarak 100 levhalık gravür derlemesi ‘Liber Studiorum' yayınlanır. Bu kitabın bölümlerinde türlere göre peyzaj sınıflandırması yer alır: Pastoral, Deniz, Dağlık, Tarihsel, Mimari ve Epik Pastoral. 1820’lerde kağıt üzerine yaptığı ve ‘Renk Başlangıçları’ adını verdiği seride herhangi bir imgeden, göze aşina gelecek bir nesneden çok renk ilişkileri ve renksel düzenlemeler vardır.

28 Ocak 2011 Cuma

Bir Ortaçağ Şehri: Český Krumlov

Prag seyahatinizde bir gününüzü ayırarak 1992 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası ve Anıtlar listesine alınan Český Krumlov’u gezebilirsiniz. 1253 yılında ilk yerleşimin olduğu bu şehirde eski dokuyu sonuna kadar hissedip, dar Arnavut kaldırımlı sokaklarda dolaşmak eşsiz bir turistik deneyim olacaktır. Prag`a 180 km. uzaklıktaki kentte Vltava nehri kavisler çizerek şehri dolaşır. 

Krumlov adı Latince ve Almanca kökenlidir ve “engebeli çayır” anlamına gelir. Český ifadesi ise 15. yüzyılda eklenir. Bu bölgeden ilk kez Avusturyalı bir şövalye ve lirik şair Ulrich'in “Der Fraundienst” adlı şiirinde bahsedilir. 

Prag’dakinden sonra ülkenin ikinci büyük kalesi olan tepedeki kompleks 1240 yılına tarihlenir. Kalenin olduğu tepeye ara sokakları dolaşarak ulaşılır. Buradan kuleye de çıkabilir şehrin panoramik görünümünü izleyebilirsiniz. 7 hektarlık bir parkla çevrili olan etkileyici büyük kompleks 40 bina, 5 mahkeme binası, kilise ve saraydan oluşuyor. Tiyatro binası için bir saatlik bir tura katılabilirsiniz. Yılda bir defa burada tiyatro oyunu sergileniyor. Kale çevresindeki bahçelerde hava uygunsa gezinti ve piknik yapmak çok hoşunuza gidecek. Girişin ücretsiz olduğu bahçede ayrıca birkaç ayının yaşadığı bölüme de bakabilirsiniz.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Asker Ressam Hüseyin Zekai Paşa

Asker ressamların ikinci kuşağından Hüseyin Zekai Paşa’nın yaşıtları Hoca Ali Rıza ve Halil Paşa’dır. Ancak 20 yaş küçük olduğu halde adı Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi Bey ve Süleyman Seyyid ile birlikte anılır. 1860 yılında Üsküdar’da doğan sanatçının küçük yaşlarından itibaren resme olan ilgisi Kuleli Askeri Lisesi’nde Osman Nuri Paşa’nın ve Şeker Ahmet Paşa’nın öğrencisiyken de devam eder. Harbiye’de öğrenciyken önceden tanıdığı Hoca Ali Rıza ile dostluğunu sürdürür. 1881 yılında Harbiye Piyade Sınıfı’ndayken yaptığı ‘Boğaziçi’nde Donanma’ tablosu II. Abdülhamit’e sunulur. II. Abdülhamit Hüseyin Zekai Paşa’yı Badire-i Seniye Mülazım Yaveran sınıfına aldırır. Harbiye’deki veya diğer askeri okullardaki yetenekli ve iyi huylu öğrenciler sarayda görevlendirilir. Hüseyin Zekai Paşa yaver olduktan sonra çok çalışarak yeteneğini geliştirir. Sessiz ve sakin bir hayat sürdüğü sarayda bir yıl Şeker Ahmet Paşa’nın yanında çalışır. 1908 yılında Birinci Redif Tugay Komutanı unvanıyla emekli olur.

Yurtdışında eğitim görmez ama sürekli öğrenme ve kendini aşma isteği içindedir. Paris’teki sanat hareketlerini takip eder. Devrinin ustalarından çok şey öğrenir. Kaynaklarda onun Avrupa müzelerini gezmiş kadar bilgili olduğu belirtilir. Resim dışında arkeoloji, mitoloji, mimari ve tasavvuf gibi konulara da ilgi duyan ileri görüşlü bir aydındır. Türk El sanatlarının örneklerinden - oymalar, yazmalar, tezhipler, yemeni oyaları, mendiller, işlemeli elbiseler…- zengin bir koleksiyona sahiptir. Yabancı sanatçı konuklarını da ağırladığı Salacak’taki konağını müze gibi eski eserlerle donatan ressamın 1913 yılında 224 sayfa ve 50 bölümlü ‘Mübeccel Hazineler’ adlı bir kitabı basılır. İçerikte mimari anıtlar, güzel sanatlar, arkeoloji ve süsleme gibi konular yer alır. 19 x 21 cm boyutlarında, 111 sayfa ve 70 desenden oluşan ‘Bedayi-i Asar-ı Osmaniyye’ adlı kitabında ise Osmanlı Cami mimarisi, Sultanlar, İslam büyükleri ve tasavvuf düşüncesi ele alınır. Her ikisi de sanat tarihi bilgileri içeren anı kitaplarıdır. 

9 Ocak 2011 Pazar

Eylem Yaşam Değildir

15 yıl önce ne çok heyecanlandırırdı beni Rimbaud, Nietzsche, Schopenhauer, Nerval, Baudelaire, Lautreamont vb...  Çevirilerden okuyordum ama iyi çevirilerdi. Tüm bu 19. yüzyıl adamlarını okudukça yazma isteğim artıyordu. Yeni düşünceler dolaşıyordu kafamda sürekli. Şimdi ne yazık ki o heyacanımı yitirdim. Kafamda hiçbir düşünce oluşmuyor. Giorgio de Chirico'nun meydanları gibi bir anlamsızlık, boşluk ve hiçlik duygusu hakim. Tabi bilinçdışı kabusları değil. O kadar metafizik, melankolik, ıssız ve tekinsiz değil neyse ki. Aşağıya 21 yaşında kahinliğe ulaşan Arthur Rimbaud'nun o tanımsız, düzyazı gibi şiirlerinden sevdiğim bazı dizeleri ekliyorum:

*Hor görülmekte bilgeliğim kaos kadar. Nedir ki benim hiçliğim sizi bekleyen uyuşukluğun yanında.

*Doğayı seyredip kendi iç dünyama dalıyorum.

*Canım sıkılıyor her zaman... Öldürücü bir can sıkıntısı.

*Gerçekten mezar ötesindenim ve yok özel bir görevim.

*Kanatlarım var uçamıyorum. Zincirlenmişim sonsuza.

*Tüm varlıkların zorunlu olarak talih tarafından çekilebileceklerini gördüm. EYLEM YAŞAM DEĞİLDİR, fakat kendi gücünü israf etmenin bir biçimidir, zayıflıktır... Eylem kuşkuya götürür sonuca değil. 

*İğreniyorum bütün mesleklerden. Usta ve işçi hepsi andavallı, hepsi iğrenç. Eş değerde kalem tutan elle sapan tutan el. Ellerimle çalışmayacağım hiçbir zaman sonra sonu kötüye varır uşaklığın.

*Zırdeli olmak istiyorum. Kesinlikle mücevher göstermeyin bana, yerlerde sürünürüm kıvranırım yoksa. Kana bulamak isterdim zenginliğimi tepeden tırnağa, çalışmayacağım asla!!!

*Eskiden iyi anımsıyorsam eğer bir şölendi yaşamım, bütün yüreklerin açıldığı, bütün şarapların aktığı. güzelliği dizlerime oturttum bir akşam ve acı buldum onu. Ve sövdüm ona. Önlem aldım toplumsal düzene karşı. Uzaklaştım. Ey büyücü kadınlar, ey yoksulluk, ey kin hazinem sizlere emanet edildi. Başardım aklımın arınmasını bütün insancıl umutlardan...

*Mutsuzluk Tanrımdı benim. Çamura uzandım boylu boyunca. Kurulandım suçun rüzgarında. Ve deliliğe yaman oyunlar oynadım.

*Ben bir başkasıdır. Kendini keman olarak duyumsayan oduna yazık! Hiç bilmedikleri konularda tartışan bilinçsiz insanları küçümsüyorum.

Rimbaud Arthur, Cehennemde Bir Mevsim, Illuminations, çev: Özdemir İnce, Can Yayınları, İstanbul, 2. basım 1993 

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...